Her insanda vazgeçilmez bir dindarlık var.
Her insanda Tanrı’yla barışmak için bir özlem vardır. Dünyada yüzlerce din var. İnsan güneşte, ay ve yıldızlarda, yeryüzünde, ateş ve suda bir çare arar durur. Tahtadan, taştan ya da metalden put yapar. İnsan çok sayıda tanrı diye putlara ve ruhlara tapar. Modern dünyamızda bazen para ya da aşk put olabilir. Tanrı’nın sözü bu putlar hakkında şöyle der: Bakıyorum, aralarında öğüt verebilecek kimse yok ki, onlara danışayım, onlar da yanıtlasınlar. Hepsi bomboş, yaptıkları da bir hiç. Halkın putları yalnızca yeldir, sıfırdır. (Yeşaya 41:28-29)
Dindarlık günahımızı kaldıramaz.
Dinler insana Rab’be kavuşmak için yardımcı olmak ister. İnsandan çaba ve itaat bekler. Ama bu şekilde kimse Tanrı’ya ulaşamaz. En ciddi dindar çabamız bile Tanrı’nın önünde eksik ve yetersiz kalır. Yüce Tanrı tamamen kutsallık ister. Hiçbir çabamız ya da sevabımız tek bir günahımızı bile silemez. Dualar, oruçlar, Kutsal Kitap’ı okumalar bizi kutsal yapamaz.
Sevaplarımız kötü işlerimizi yok edemez.
Tanrı ile gerçekten barışmak isterseniz tamamen İsa Mesih’e iman edip güvenmelisiniz. İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. (Efesliler 2:8-9)
Dindarlık insanın günahlı doğasını değiştiremez.
Kötü davranışlarımız asıl sorun değil. Onlar asıl sorunun sonuçlarıdır. İbadetlere katılmak ya da herhangi bir dini görevi yerine getirmekle belki kendimizi rahatlatırız. Ama asıl durumumuz değişmez, değişemez. Kim temizi kirliden çıkarabilir? Hiç kimse! (Eyyüp 14:4)
Çok iyi ama yetmez.
İbadete katılmak ya da Kutsal Kitap’ı okumak iyi bir şeydir. Tanrı bunun için buyruk verdi. Ama bu tür eylemler bizi Tanrı ile barıştırmaz.